Yaptığı şakayı 15 gün sonra yaşadı! Irak’ta bombaların hedefi oldu: ‘Öldüm sandım’

Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – Mersin’de yaşayan evli ve iki çocuk annesi Sabriye Alganer Yazıcı, hem kendi ayakları üzerinde durmak hem de ailesine destek olabilmek için çok küçük yaşlardan itibaren çalışmaya başladı. Kız kardeşi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ni kazandığında o dönem ailesinin ekonomik imkanları yeterli olmadığı için onu İstanbul’da okutabilmek adına Irak’tan gelen bir iş teklifini değerlendirdi ve genç yaşta tek başına yola çıktı. Irak’ta özellikle inşaat alanında faaliyet gösteren şirketlerde görev aldı. Zamanla işin mutfağını öğrendi ve bu alanda kendi işini kurdu. Hem eğitime devam etti hem de erkek egemen bir sektörde, yabancı bir ülkede var olma mücadelesi verdi. Irak’ta yaklaşık 5 yıl yaşadı. Kız kardeşinin eğitimi tamamlandığında, hem içindeki özlemle hem de güvenlik kaygısıyla Türkiye’ye kesin dönüş yapmaya karar verdi. Ancak Irak’ta kalan aracını satmak için kısa süreliğine yeniden geri döndü. İşte o ziyaret sırasında, 2015 yılında, hayatını değiştiren o bombalı saldırının ortasında kaldı.

‘YAPTIĞIM ŞAKA 15 GÜN SONRA HAYATIMIN GERÇEĞİ OLDU’

“Fiziksel olarak yara aldım ama en çok da ruhum yaralandı. O gün her şey değişti”diyen Sabriye, “Irak’ta, Amerikan Konsolosluğu’nun karşısındaki bir kafede otururken bombalı saldırının ortasında kaldım. Yüzümde ikinci ve üçüncü derece yanıklar oluştu, kolumda parçalanmalar oldu. Saçlarım, kaşlarım, kirpiklerim yandı. O an, sadece bedenim değil, içimdeki tüm renkler de küle döndü. Ben o olaydan önce hayat dolu bir kadındım. Seyahat etmeyi, plan yapmayı, üretmeyi, çalışmayı çok severdim. Ancak saldırıdan sonra her şey değişti dedi ve yaptığı şakanın nasıl gerçeğe döndüğünü anlattı:

Alıntı Metni


‘DÖNERİM’ DEDİĞİ O 1 SAAT İÇİNDE TÜM HAYATI DEĞİŞTİ

“O gün, aslında hayatımda yeni bir sayfa açılacaktı”diyen Sabriye, “Eşimle ilk defa baş başa vakit geçirmeye karar vermiştik. Birlikte kahvaltı yapacaktık. Daha yeni tanışıyorduk, ama içten içe birbirimize daha yakından bakma isteğimiz vardı. O sabah, ofisinde arkadaşlarıyla birlikte bana bir kahvaltı hazırlamıştı. Kahvaltının ardından bir arkadaşım çağırdı. ‘Bir saat içinde dönerim’ diyerek ayrıldım yanından. Oysa hiçbirimiz bilmiyorduk ki, o saat içinde hayatımız paramparça olacaktı. Bir kafede oturuyordum. Her şey sıradandı. Sonra bir ses. Ardından bir patlama ve sonra, her yer alev. Bir anda kendimi alev topunun içinde buldum. Kolum parçalanmıştı. Yüzümde derim yanıyor, kavruluyordu. Ayaklarımın altı cam kırıklarıyla doluydu ama ben durmadım. Koştum. O cam kırıkları her adımımda etimi kesiyordu ama kaçmam gerekiyordu. Çünkü kalırsam ölecektim. O sırada olaydan kurtulan arkadaşlarım beni öldü sanmışlar. ‘Sabriye öldü’ demişler ve o da duymuş bu cümleyi. Beni daha yeni tanıyan adam öldüğümü duyunca, ‘Kalbim söküldü sandım. İçimden bir şey koptu. Dünya durdu sanki’ dedi. Olaydan saatler sonra bulunduğumda, gözlerimi açtım. İlk gördüğüm kişi yine o oldu. İlk sözüm, ‘Ben öldüm sen niye buradasın?’ olmuş. Çünkü gerçekten öldüğümü sanıyordum. Annemi, babamı, kardeşlerimi düşündüm. Çocukluğum, gençliğim bir film gibi geçti gözümün önünden. ‘Eğer ölürsem kimse üzülmesin’ diye geçirdim içimden. Gökyüzü artık mavi değildi, toz ve dumanla kaplıydı her yer. İşte o sırada iki genç beni buldu. Tereddüt etmeden beni kucaklayarak Irak’taki bir hastaneye götürdüler. Oradaki hastane maalesef ki yanık konusunda tecrübeli değildi. Hiçbir müdahale yapılmadı” diye konuştu.

2 AY YOĞUN BAKIMDA KALIP HER GÜN AMELİYAT OLDU

Türk Konsolosluğu’ndan yetkililerin hastaneleri gezip Türk yaralı olup olmadığını kontrol ettikleri ve kendisinin de yattığı hastaneye de gelip sağlık durumu hakkında bilgi aldıklarına değinen Sabriye, “İlk gözümü açtığımda morfinlerin etkisiyle karşımda arabamı almak için randevulaştığım kişiyi gördüm. Yaklaşık 1,5 buçuk gün kadar Irak’taki hastanede kaldım. Ardından Türkiye Cumhuriyeti devreye girdi. Konsolosluk, Sağlık Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı anında organize oldu. Ambulans uçak birkaç saat içinde hazırlandı. Benimle birlikte bir yaralı arkadaşım daha vardı. Hiç vakit kaybetmeden ikimizi de alıp Ankara’ya getirdiler” diyerek yaşananları şöyle anlattı:

Alıntı Metni


‘KİMSEYE SÖYLEMEDEN ALTINLARIMI BOZUP YAĞLARIMI SİPARİŞ ETTİM’

“Taburcu olduktan kısa bir süre sonra eşim beni istemeye geldi. Bu hem benim için bir umut hem de iyileşme sürecine daha sıkı tutunma sebebiydi”diyen Sabriye, “Hızlı iyileşmeliydim. Bu noktada doğal yollarla tedaviye yöneldim. Annemin önerisiyle yumurta sarısı yağıyla tanıştım. Aynı zamanda lavanta yağını da keşfettim. Yağlarla formüller yapıyor, yüzümdeki izleri hafifletmeye çalışıyordum. Sonra eğitimlere başladım. Daha sonra eşim iş dolayısıyla Rusya’ya taşındı, biz de yanına gittik. O dönemde Rusya’da aromaterapi daha gelişmişti. Orada da çeşitli eğitimlere katıldım. Rusya’da çevremde görüşebileceğim kimsem yoktu. Dışarı çıkmak, yeni biriyle tanışmak düşüncesi bile beni endişeye sürüklüyordu. Bir gün cesaretimi toplayarak Instagram’a bir sayfa açtım. Aromaterapi ve doğal kozmetik üzerine edindiğim bilgileri, evde yapılabilecek maske tariflerini, cilt bakım karışımlarını paylaşmaya başladım. Kullananlar memnun kalıp, ‘Bizim yapmaya zamanımız yok, sen yap biz senden satın alalım’ deyince içimde özgüven yeniden filizlendi. Kimseye söylemeden altınlarımı bozdum, yağları sipariş ettim. Kargo şirketine gidip ‘Ayda 3-4 kargo çıkarırım” dedim. Oysa ilk gün dört sipariş geldi ve bu sayılar artarak devam etti. Ardından hemen bir şirket kurdum. Ürünleri testlerden geçirdim, Sağlık Bakanlığı onaylarımı aldım. Birikimimin kalanıyla küçük bir imalathane kurdum. Derken Sabral markam büyüdü. Bugün Dubai’den Almanya’ya, Avustralya’dan Hollanda’ya kadar ürünlerim ulaşıyor” ifadelerine yer verdi.

Aylarca dışarı çıkamayıp aynalara küsen Sabriye, işte tam bu karmaşanın içinde evlendi. Kollarındaki yanıklar hâlâ iyileşmemişti. Hayalindeki gelinliği giyemedi. Yüzüne kalın bir makyaj yapıldı. Ama o nikâh sadece bir evlilik değildi onun için, karanlığa tutulan bir mumdu. Evlendikten kısa bir süre sonra eşinin yurt dışında çalışması gerekti. Eşi gitmeden hemen önce hamile olduğunu öğrenen Sabriye, “O an sanki içimde yeniden bir hayat başlamıştı. Oğlum, Alp Tuna. Yaralarım kapanmadan içimde bir can büyütmeye başladım. Annelik, beni en derin yerimden iyileştiren en büyük mucize oldu. O günlerde hep aynı soruyu soruyordum. ‘Neden ben?’ Cevabı bulmak için secdelere kapandım. Namazlarımda saatler geçirdim, ağladım, dua ettim. Teslimiyetle doldukça, içim hafiflemeye başladı. Bu yalnızlık ve dua zamanlarında bir başka kapı daha açıldı. Aromaterapi. Kokuların sadece bedeni değil, ruhu da onardığını fark ettim. Eğitimler aldım, kitaplara gömüldüm, araştırdım. Anladım ki bu yaşadıklarım bir son değil, aslında yeniden başlamamdı” bilgisini paylaştı.

‘KÜÇÜMSENDİM, OYSA TÜM BİRİKİMİMİ YATIRMIŞTIM’

İlk ürünümü yaparken en çok şaşıranların ailesi olduğunu söyleyen Sabriye, “Çünkü ne yaptığımı hiç kimse tam olarak bilmiyordu. Ancak en büyük desteği, Instagram’da tanıştığım, yüzünü hiç görmediğim ama kalplerini bildiğim kadınlardan aldım. Bana dua ettiler, mesajlar yazdılar, ürünleri denediler, sonra çevrelerine tavsiye ettiler. Hepsi birer nefer gibi çalıştı benim için. Benim her ürünümün bir hikâyesi var. Her biri önce kendi ihtiyaçlarımdan, sonra sevdiklerimin yaralarından doğdu. Yüzümdeki yanıkları iyileştirmek için başladım, sonra annemin lekeleri, babamın ağrıları, çocuklarımın cilt hassasiyetleri derken her formül önce kalbime, sonra şişeme aktı” dedi.

“İlk başlarda küçümsendim. ‘Evde krem yapan bir kadın daha’ diyorlardı. Oysa ki tüm birikimimi küçük de olsa bir imalathaneye yatırmıştım”diyen Sabriye, “Evlenmeden önce aldığım evin kiralarından biriken paramı ve eşimden aldığım harçlıklarla köşeye attığım altınları bozdurarak ilk adımı attım. Kimseye söylemeden, tek başıma. Kutusuz ürünlerime burun kıvıranlar oldu ama ben kimseye kendimi anlatmaya çalışmadım. Çünkü zamanla formüllerim konuşmaya başladı. Bugün hâlâ geniş kitlelere ulaşan, tanınmış bir marka olmayabiliriz. Çünkü ne büyük reklam bütçelerimiz var ne de herkesin ulaşabileceği fenomen iş birliklerimiz” diyerek sözlerini şöyle noktaladı:

Alıntı Metni