Üç Hâl’de Üç Kadim Hüzün: Feyza Eren’den Zamansız Bir İtiraf

Feyza Eren’in “Üç Hâl” adlı şarkısı, sadece bir müzikal üretim değil; ruhsal bir katmanlaşmanın melodik anlatımı. Aşkın, yalnızlığın ve yüzleşmenin üç farklı hâlini sırasıyla önümüze seren bu eser, kendi küçük evreninde hem kişisel hem de evrensel bir ağıt gibi. Eren’in sözlerindeki edebi derinlik ve sesiyle kurduğu duygusal bağ, bu şarkıyı sadece dinlenilecek değil, hissedilecek bir şeye dönüştürüyor.
Şarkı, ilk notasıyla bile bir yük taşıdığını belli ediyor. Hemen bir duygusal hazırlık içine giriyorsunuz; çünkü Feyza Eren suskunlukla konuşan bir anlatıcı. Sesi kırılgan ama güçlü, usul ama kararlı. Bu tezatlar, “Üç Hâl”i klasik bir aşk şarkısı olmaktan çıkarıp, kişisel bir iç yolculuğun kapısını aralayan bir esere dönüştürüyor. Kimi zaman bir ayrılık sonrası iç çekişi, kimi zaman geçmişle yüzleşme, kimi zamansa geleceğe dair korkular… Hepsi var bu şarkının içinde.
Sözler oldukça dikkat çekici: “Bir gözüm baktı, bir gözüm sustu.” Bu tür imgeler, Türkçe şarkı sözlerinde nadiren bu kadar doğal ve yerli durur. Feyza Eren, kelimeleri süslemiyor, onlarla derinleşiyor. Dinledikçe hissediyorsunuz ki, bu üç hâl bir kadının üç farklı zamandaki yüzü: Sevilirken, terk edilirken ve iyileşirken. Ama şarkının asıl büyüsü şu ki, bu yüzlerin her biri dinleyicinin kendi aynasında başka başka şekillerde yansıyor.
Düzenleme konusunda da şarkı, sadeliğini koruyarak duyguya alan açıyor. Yaylıların geri planda fısıldadığı keder, piyanonun sakin yürüyüşüyle birleşince, kelimeler nefes alıyor. Ne fazla duygu yükü var ne de mesafe. Tam olması gerektiği yerde duran bir denge hâli. Tıpkı adı gibi: Üç hâl ama tek bir derinlik.
“Üç Hâl”, günümüz alternatif Türk müziğinde kadın anlatıcının duygu dünyasını güçlü bir şekilde yansıtan nadir işlerden biri. Feyza Eren, ne bir karaktere bürünüyor ne de rol yapıyor. O sadece anlatıyor, olduğu gibi. Ve bu sahicilik, şarkıyı sadece bir müzik parçası olmaktan çıkarıyor; bir iç döküşe, bir günlüğe, bir itirafa dönüştürüyor. Dinledikçe değil, yaşadıkça anlaşılacak türden bir eser.