52 yaşında ev temizleyip emeklisiyle ülke ülke geziyor! ‘Bana bir avuç makarna vermişti’


Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – Özlem Kurtuldu, öğretmen bir anne ile babanın ortanca çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasının ailesi 1950’lerde Bulgaristan’dan Lüleburgaz’a göç etmiş ve hayatları boyunca orada yaşamıştı. Anne tarafı ise Selanik göçmeniydi. Kendini ‘kabına sığmayan bir gezgin’ olarak tanımlayan Özlem, bunu çocuklukta yaşadığı travmalara bağlıyor.
“Annem ile babam erkek çocuk sahibi olmayı çok istemiş. Hatta ablam doğduğunda kız ismi bile düşünmemişler. Doğum günü takvimde hangi kız ismi varsa onu koymuşlar” diyen Kurtuldu’nun oyıllarda annesi bir köyde öğretmen, babası ise aynı okulun müdürüydü. Aile, iki çocuğa ayıracak vakitleri olmadığı için küçük Özlem’i, Lüleburgaz’daki babaannesi ve dedesine bırakmış. O evde bir yandan prenses gibi şımartıldığını, diğer yandan ise anne sevgisinden uzak kaldığını anlatan Özlem, “Bu da birkaç yıl öncesine kadar kendimi değersiz hissetmeme neden oldu. Hayatım boyunca hiçbir yere ait hissetmedim, hâlâ da arıyorum” ifadelerini kullandı.
İnsan beyninin travmalardan sonra kendini korumak için savunma mekanizmaları geliştirdiğini söyleyen Özlem, kendi yöntemini şöyle açıkladı: “Yaşadıklarım yüzünden kendime acımak ya da başkalarını suçlamak yerine bunları pozitife çevirmeyi seçtim. ‘Küçücük yaşta en sevdiklerim tarafından oradan oraya atıldım’ demek yerine, ‘Dünyayı gezip nereye ait olduğumu bulayım’ diyorum.”
‘KENDİ AİLEM DAHİL HERKES BANA DELİ DEDİ’
Özlem, 17 yaşında üniversite okumak için doğduğu Lüleburgaz’dan ayrıldı. 27 sene İstanbul, 3 sene İngiltere’de yaşadı. Kızı Vancouver’a okumaya gidince kendisi İzmir’e yerleşti. Dünyayı gezme hayali ise televizyonun siyah beyaz olduğu, tek kanallı dönemlere dayanıyordu. ‘Hayal Adası’ adlı diziden esinlenen Özlem, üniversiteyi bitirip, birkaç sene çalıştıktan sonra, İngilizce konuşamamanın eksikliğini hissetti. Sırt çantasını alarak, bir ailenin yanında çocuk bakımı ve ev işlerine yardımcı olarak İngiltere’de İngilizcesini geliştirdi.
“O zaman kendi annem ve ablam dahil olmak üzere herkes bana deli demişti. Yanına gittiğim ailenin uyuşturucu kullanan, tecavüzcü ve hatta katil olabileceğini söyleyerek gitmemi engellemeye bile kalkmışlardı”diyen Özlem, “Bir tek rahmetli babam teşvik etti beni gitmem için çünkü aslında içten içe o da bir dünya insanıydı. Tek farkımız, o hayallerini gerçekleştirememişti. Kısacası bana cesur olmayı, hiçbir şeyden korkmadan istediğim her şeye ulaşabileceğimi, en azından denemem gerektiğini babam öğretti. ‘Benim kızım erkek gibi’ derdi rahmetli, bu aslında onun benimle gurur duyma biçimiydi ama erkek doğmadığım için kendimden nefret etmeme yol açabileceği hiç aklına gelmemişti. İngiltere’de 2 sene yaşayarak, İngilizce’yi gayet iyi düzeyde konuşmayı öğrenmek, hem iş hayatında hep global firmalarda çalışmamı hem de dünyanın dört yanında binlerce arkadaşa sahip olmamı sağladı” diyerek yaşadıklarını şöyle anlattı:
‘GAVURUN PİSLİĞİNİ TEMİZLİYORSUN, KENDİ ÜLKENDE YAPMAZSIN’
Emekli olduktan sonra seyahat etmeye karar verince kendisine uygun gönüllülük programlarını araştıran Özlem, birçok yerde ‘workaway’ terimi ile karşılaştı. Ardından bunun paralı uygulama halini bulup üye oldu. “Kabiliyetinizin olduğu, eğitimini aldığınız, tecrübeli olduğunuz ya da hep gönlünüzde yatan ama fırsat bulamadığınız herhangi bir şey olabilir bu. Tabii gittiğiniz ülkelerdeki beklentiler de önemli. Ben hem bir Türk kadını olarak hem de turizm alanındaki mesleki tecrübem nedeniyle temizliği tercih ettim. Tarım ve hayvancılıkla geçinen Yeni Zelanda ve Avustralya’da, insanların evlerini temiz ve düzenli tutmaya vakitleri olmuyor. Bu yüzden o ülkelerde bu iş tam bana uygundu. Günde 3-4 saat ev işleri ve yemek yapmak bana iş gibi gelmiyor, sonuçta kendi evimde de aynılarını yapıyorum. Karşılığında bana bir oda ve üç öğün yemek verdiler. Hatta gezebilmem için araba tahsis eden aileler bile oldu“diye konuştu.
“Benim için bir ülkeyi gezmek demek, müzelerini gezmek demek değil. İnsanlarını tanımak, yaşam tarzlarını, alışkanlıklarını, kısacası ‘nefes alan kültürlerini’ öğrenmek demek”diyen Özlem Kurtuldu, “O yüzden, bu tür seyahat adeta benim için yaratılmış. Hem çok az bir bütçeyle, emekli maaşımla geziyorum hem de değişik kültürleri, onlarla birlikte yaşayarak öğreniyorum. Beş yıldızlı otellerde kalsam şu ana kadar edindiğim tecrübenin yüzde birini bile edinemezdim. Ayrıca bu şekilde çalışarak gezen 50 yaş üzeri tek Türk kadınıyım. Dünyada yaşıtlarımı en iyi şekilde temsil etmekten gurur duyuyorum. Güzel yorumlar olduğu kadar bazen tatsızlıklarla da karşılaşıyorum. Sosyal medyadaki paylaşımlarımın altında ara ara ‘Gavurun pisliğini temizliyorsun, kendi ülkende olsa temizliğe gitmezsin’, ‘Bu yaşta gavur memleketleri gezeceğine kendi ülkeni gez’, ‘Kaç yaşına gelmişsin otur evinde örgünü ör, torunlarına bak’ şeklinde yorumlar yapılıyor, ki bunlar aslında beni tanımadan hakkımda hiçbir şey bilmeden yapılan yargılamalar” ifadelerine yer verdi.
‘MİS GİBİ EKMEKLER YİYİP BANA BİR AVUÇ MAKARNA VERDİ’
“Ben sadece temizlik yapmıyorum. Lokal insanlarla aynı evde yaşayıp, iş bölümü yapıyorum”diyen Özlem, “Yani onlar tarlada çalışırken ben de evi toparlayıp yemek yapıyorum. Kültürlerini onların yaşamlarının içinde tanıyorum, birlikte olduğumuzda da kültürel değişim dedikleri sohbetler yapıyoruz uzun uzun. Gittiğim her yerde bir yandan ömürlük dostlar edinirken, diğer yandan Türk insanını başarıyla temsil etmenin haklı gururunu yaşıyorum. Yine de her yerde olduğu gibi oralarda da kötü kalpli ya da psikolojisi bozuk insanlar var” diyerek unutumadığı bir anıyı şöyle anlattı:
‘NEREYE GİTSEK SORUNLARIMIZI DA BERABERİNDE GÖTÜRÜYORUZ’
Seyahatlerine tatil olarak değil, hayat yolculuğu olarak baktığını dile getiren Özlem, “Yalnız hissetmiyorum kendimi, hatta yanımda biri olsa rahatsız olurum gibi. Kontrol etmekten de edilmekten de uzak durmaya çalıştığım için yalnızlık daha keyifli. Ayrıca plansız programsız gezmek çok daha konforlu benim için. Onca yıl okul ve iş hayatında programlı ve zaman hassasiyetiyle yaşadıktan sonra bence bu gayet normal. Çünkü ben bir iş yapmıyorum, bekleyenim ya da hesap vereceğim hiç kimse ya da kurum yok. Konuya yalnızlık değil de kendimle vakit geçirmek olarak bakıyorum. Ben yaşıtlarıma kendini sevme ana başlığı altında, hem fiziksel hem ruhsal sağlıklı yaş alma, çocukluk hayallerimizi gerçekleştirme konusunda model olmaya çalışıyorum” diye konuştu.
Seyahatin bir şeylerden kaçmak için değil, tam tersi kendini bulmak, kendini mutlu etmek için yapılınca güzel olduğuna dikkat çeken Özlem Kurtuldu, “Zaten nereye gidersek kendimizi ve sorunlarımızı da birlikte götürüyoruz. İçinizdeki küçük çocuktan af dileyin, onu gezmeye götürün, hediyeler alın, birlikte bisiklete binin, dondurma yiyin. Sarılın ona, saçını okşayın, ‘Seni seviyorum, seninle gurur duyuyorum’ deyin. Hayallerini sorun. Seyahat etmek için kendinize bahaneler yaratmayın, vize alamıyorsanız vize istemeyen ülkelere gidin, paranız kısıtlıysa benim gibi gönüllü çalışın. Unutmayın, benim de emekli maaşından başka hiçbir gelirim yok” diyerek sözlerini şöyle noktaladı: