Gerçek hayat nerede bitiyor? Sanal olan nerede başlıyor?


Sosyal medyada geçirilen sürenin artması, özellikle gençler arasında psikolojik sorunlara ve dijital bağımlılığa yol açabiliyor. Klinik Psikolog, Psikoterapist Dr. Yasemin Meriç Kazdal, sosyal medyanın olumsuz etkilerinden korunmanın yollarını yazdı.
Sosyal medya… Bir zamanlar sadece eğlenmek ve haberleşmek için kullandığımız bu platformlar, bugün hayatımızın merkezine yerleşmiş durumda. Artık çoğumuz için sosyal medya sadece bir iletişim aracı değil, bir kimlik alanı, bir vitrin, hatta çoğu zaman “gerçeklikten daha gerçek” hissedilen bir evren. Ama durup düşünmemiz gereken bir soru var: Biz hâlâ hayatı yaşıyor muyuz, yoksa sadece paylaşıyor muyuz?
SOSYAL MEDYADA NEDEN BU KADAR AKTİFİZ?
Aşırı sosyal medya kullanımı yalnızca “vakit geçirmek” değildir. Aslında çoğu zaman bilinçdışı bazı psikolojik ihtiyaçların ifadesidir:
- İlgi görme ve onaylanma arzusu
- Yalnızlık hissini bastırma
- Kabul edilme ve görünür olma ihtiyacı
- Statü ve dış görünüş üzerinden değer kazanma beklentisi
Sosyal medya, bireye “görünürlük” sağlar. Ama bu görünürlük; bazen derin bir görülmeme ve duyulmama hissinin üzerini örten dijital bir maskeye dönüşebilir.
AŞIRI AKTİF SOSYAL MEDYA KULLANIMI NE DEMEK? Bunun yalnızca “çok paylaşım yapmak” olmadığını bilmeliyiz. Aşırı aktif kullanım şu davranışlarla kendini gösterir:
- Sürekli beğeni, yorum ve geri bildirim arayışıyla paylaşım yapmak
- Özel hayatın sınırlarını ortadan kaldıracak kadar açık paylaşımlar
- Başkalarının hayatlarını takıntılı biçimde takip etmek
- Kendi değerini “like” sayısıyla ölçmeye başlamak
Bu davranış biçimi, zamanla kişinin mahremiyet algısını, öz saygısını ve gerçeklik duygusunu zedeleyebilir.
AŞIRI SOSYAL MEDYA KULLANIMININ PSİKOLOJİK ZARARLARI Mahremiyetin erozyona uğraması: Sınırların kaybolduğu bir yaşam biçimi gelişir. Beğeni ve yorum kaygısı: Kişi sürekli olarak kendini başkalarının onayına göre şekillendirmeye başlar. Duygu durum bozuklukları: Sosyal karşılaştırmalar sonucunda depresyon, anksiyete ve stres artar. İletişim zayıflığı: Dijital iletişime odaklanan birey, yüz yüze iletişim becerilerinde körelme yaşayabilir. Mükemmellik illüzyonu: Herkesin “kusursuz” hayatını izlemek, bireyin kendi hayatını değersiz hissetmesine yol açabilir. Gerçek hayattan kopuş: Dijital benliğe yatırım yapılırken gerçek ilişkiler ihmal edilir. Profesyonel hayatın etkilenmesi: Özellikle özel hayatını kontrolsüzce paylaşan bireyler için bu durum iş yaşamında sorunlara neden olabilir. Ama sosyal medya kötü değil… Sadece bilinç gerektiriyor Sosyal medyanın avantajları yadsınamaz. Bilgiye erişim, yaratıcılık alanı, sosyal bağlar ve toplumsal farkındalık için harika bir araç. Ancak bu araç, nasıl kullandığınıza bağlı olarak ya destekleyici bir dost ya da sinsi bir düşmana dönüşebilir.
BİLİNÇLİ SOSYAL MEDYA KULLANIMI NASIL OLUR? Paylaşım sınırları belirleyin: Her şey paylaşılmak zorunda değil. Özellikle özel alanlara saygı duyun. Gizlilik ayarlarını bilinçli kullanın: Kimin neyi görebileceğini kontrol etmek sizin hakkınız. Gerçek hayatta ilişki kurmaya özen gösterin: Dijital ilişkiler geçici, yüz yüze ilişkiler dönüştürücüdür. Detox uygulayın: Arada mola verin. Sosyal medyayı susturduğunuzda asıl sesinizi duyarsınız. Her gördüğünüze inanmayın: Sosyal medya bir vitrin. Gerçek hayat çoğu zaman orada sergilenenin çok dışında. Duygusal ihtiyaçlarınızı fark edin: Sosyal medyaya sarılmak yerine bu ihtiyaçları anlamak için terapötik destek almayı düşünün. Son söz: Gerçekliğinizi koruyun Sosyal dünyada hayatta kalmak, dijitalin sunduklarını akıllıca kullanmayı ve kendi gerçekliğini korumayı gerektirir. Çünkü gerçek hayat, parmak hareketleriyle değil; bakışlarla, dokunuşlarla, anlarla yaşanır. Unutmayın: Sosyal medya bir sahne olabilir. Ama hayat asla sadece bir gösteri değildir.