Gilgameş’in dünya prömiyeri için geri sayım başladı


İstanbul Devlet Opera ve Balesinin (İDOB) sahnelediği “Gilgameş” operasının dünya prömiyeri, 16. Uluslararası İstanbul Opera ve Bale Festivali’nde gerçekleşecek.
Caner Akın’ın rejisiyle Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Türk Telekom Opera Sahnesi’nde 17 Mayıs’ta sanatseverlerle buluşacak eserde İDOB Orkestrasını Gürer Aykal ile İbrahim Yazıcı dönüşümlü yönetecek.
Teknoloji ile sahne tekniklerini harmanlayarak, Türkiye’de ilk kez opera sahnesinde görülebilecek görsel şölen ile eseri sahneye koyan Akın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ahmet Adnan Saygun’un eseri 1970’lerin başında yazmaya başladığını, 1983’te bitirdiğini söyledi. Akın, eserin çok uzun sürede tamamlandığının altını çizerek, şöyle devam etti: “Hangi ruh haliyle hangi olguları düşünerek bu eseri bitirdiğini bilmek mümkün değil ancak eserin içine girerek öğrenebilirsiniz. Üzerinden 42 yıl geçiyor ve bu eser bu ülkede hiç icra edilmedi. Bir notası dahi çalınmadı. Sezon programlamalarını yaparken Genel Müdür’ümüz Tan Sağtürk ile konuştuğumuzda, bu durumu kendisine bildirdik. Kendisi bu eseri yapmamızı şiddetle önerdi. 42 yıl boyunca yapılmamasının bir sebebi var. Çünkü eser, kolay bir eser değil. Müzikal, dans, koro, solistler ve dramaturjik olarak çok zor. Ama değişik bir şekilde bir güç geldi ve dedik ki ‘Biz ancak bu dönemde bunu yapabiliriz.’ Arkadaşlarımızın potansiyelini en yüksekte kullandığı, İDOB olarak bu kadar başarılı işlerin altına imza attığımız için eseri yapmaya karar verdik.” Operanın dünya prömiyerinin gerçekleşmesine sayılı günler kaldığını kaydeden Akın, “İyi ki bu eseri yapmaya karar vermişiz ve bu ülkemizin yüz akı olacak bir eser.” değerlendirmesinde bulundu. “İDOB’UN HER BİRİMİ ALARM VAZİYETİNDE ÇALIŞIYOR”
Caner Akın, eserin ortaya çıkması için İDOB’un her biriminin alarm vaziyetinde çalıştığını vurgulayarak, şunları aktardı: “Sahne üstü, müzikal, dans ve orkestra anlamında ciddi emek isteyen bir eser. Alışılagelmiş klasik bir eser gibi değil. Ortalama 450-500 kadar insanın emeği var bu eserin dünya prömiyeri için. Eserin kostümlerinden dekoruna, sahne üzerindeki aksiyonlara, dansın koreografisine ve benim yaptığım rejiye kadar özellikle Türk opera izleyicisinin ilk kez böyle bir konsept ve tarzda bir eser izleyeceğini düşünüyoruz. Hatta eseri ilk çalışmaya başladığımda Ahmet Adnan Saygun’un hayallerini hissetmeye çalıştım, müziği dinledikçe. Elimizde bir kayıt yok ama bilgisayarda kayıtlar var. Ne kadar hissedebilirseniz… Ama tabii ki gece gündüz çalışınca hissetmeye başlıyorsunuz. Bir şeyler düşünmüş ve çok fütüristik bir yaklaşımla eseri yazmış. Biz şu anda 2025 yılındayız ama hocanın yazdığı ya da düşündüğü zaman dilimi belki 2500-3000’li yıllar. O kadar ileri görüşlü bir eser. Ben tabii ki bir rejisör olarak bu eseri Türk izleyicisine nasıl sunabilirim diye düşündüğümde yine opera seyircisinin hiç görmediği bir şekilde bir konsept yaratmak istedim. Seyircilerimiz eseri izlemeye geldiğinde, aynen 3 boyutlu bir film gibi izleyip öyle ayrılacak. Çünkü konu olarak, dramaturjik ve müzik olarak da buna çok uygun. ‘Yüzüklerin Efendisi’ ve ‘Avatar’ filmlerindeki efektleri gerektiren bir eser. Tabii ki burada teknolojiden yararlanmamak imkansız. Hele ki AKM gibi devasa bir sahnede, bu kadar teknik imkan varken bize de bunları seyircimize sunmak düşüyor. Hummalı bir çalışma içerisindeyiz.” Alman besteci Richard Wagner gibi librettoyu da Saygun’un kaleme aldığını aktaran Akın, “Sanat üstü bir olguya yaklaşma durumu var. Bütününe baktığımızda da Gilgameş Efsanesi aslında yolculuk, mücadele ve döngüyü anlatıyor, hem bedenen ama en önemlisi içsel yolculuk. Gilgameş Uruk kralı ama halkına eziyet, zorbalık eden bir kral. İnsanlar mutsuz, memnun değil. Tanrılardan ona bir kardeş yaratmasını istiyorlar ki onun gücüne denk olsun. Sonra Enkidu yaratılıyor ve ikisinin yolculuğu başlıyor. Bu yolculuk içerisindeki değişim ve dönüşümleri görüyoruz.” diye konuştu. “SAYGUN, BU ESERİNİ HİÇBİR ZAMAN CANLI OLARAK DİNLEYEMEMİŞ”
İbrahim Yazıcı da Saygun’un esere “Şaheserim” dediğini vurgulayarak, “Ne yazık ki 1991’de vefat eden besteci, bu eserini hiçbir zaman canlı olarak dinleme şansına erişmemiş. Çünkü sahnelenmesi ve seslendirilmesi oldukça yüksek bir teknik ve çok özverili bir çalışma gerektiriyor.” dedi. Saygun’un, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar, Ulvi Cemal Erkin ve Necil Kazım Akses ile Türk Beşleri arasında yer aldığına dikkati çeken Yazıcı, sözlerine şöyle devam etti: “Yurt dışında eserleri en çok seslendirilen Türk bestecilerinden biri. Eğitimini Fransa’da tamamlamış ama bütün dünya müziklerine gayet hakim. Özellikle teknik açıdan Alman bestecilerini aratmayacak kadar yüksek teknolojik şekilde yazan bir besteci. Haliyle orkestra ve şarkıcılardan, gerçekten talep ettiği performans oldukça yüksek. Gilgameş Destanı bizim topraklarımızda geçiyor ve hikayesi oldukça çekici. Saygun’un yenilikçi tarafı; bu eser bir opera olarak yazılmasına rağmen, Gilgameş ve en yakın arkadaşı Enkidu’nun şarkıcılar tarafından değil iki dansçı tarafından oynanıyor.” Yazıcı, esere 2024’ün sonunda yaklaşık 800 sayfalık el yazmaları üzerinde çalışmaya başladıklarını aktararak, daha sonra bilgisayara aktarılan kopyalar üzerinde çalıştıklarını söyledi. Eserin orijinalinde 3 perde olduğunu kaydeden Yazıcı, “Sahneleme ve izleme kolaylığı açısından iki perdeye indirdik, bazı kesintiler yapıp. Henüz hiçbir kaydı olmadığı için dansçıların ve şarkı söyleyenlerin bunu çalışabilmesi için piyano düzenlemeleri yapıldı. Aylardır çalışıyoruz, hummalı bir şekilde. Şimdi orkestramız artık çalmaya hazır. Koromuz eseri ezberlemiş vaziyette. Sahne provaları neredeyse sona ermek üzere.” ifadelerini kullandı. İbrahim Yazıcı, eserdeki görsel şölene de işaret ederek, şöyle devam etti: “İzleyenler adeta bir film izleyerek ayrılacak buradan aslında. Biz bir opera seslendirmekten ziyade, bir operanın, sinemanın müziğini yapacağız. Seyirciler de film seyredip buradan çıkacak. Bu eseri opera zevkiyle dinlemek isteyenler modern müziğe biraz alışkın insanlar olmalı. Yoksa Beethoven, Mozart, Brahms gibi çok kolay dinleneceğini asla iddia etmiyorum. Saygun’un genelde eserleri, ilk etapta insanı belki çabuk içine çeken eserler değil. Birazcık emek sarf etmesi gerek dinleyicinin. Hani bazı yazarları okurken sizi içine hemen çekmez ama o girdaba bir kez kapıldınız mı çıkmanız mümkün olmaz. Gilgameş’in müziği de biraz böyle. İlk etapta sizi hemen çekmiyor ama yaklaştığınızda bir anafor sizi dibine kadar çekiyor ve müziği zihninizden çıkamaz hale getiriyor.”
GİLGAMEŞ OPERASI HAKKINDA Gilgameş operası, bilgisizlikten bilgiye geçişi tasavvufi bir şekilde ele almasından dolayı zamansız bir eser olma özelliğine sahip. 20. yüzyılın önemli bestecilerinden Saygun’un kültürler arasında köprü olma işlevini taşıdığı ve ana yurdunun düşünce dünyasını, kavramsal bir çerçeve içinde yorumladığı yapıtlarından olan bu epik dram, Doğu’nun ezgiselliği ile Batı’nın çok sesliliğinin iç içe geçmiş halini yansıtıyor. Eserin dekor tasarımı Efter Tunç, kostüm tasarımı Gizem Betil, ışık tasarımı Cem Yılmazer, video tasarımı Aisha Haciyeva, koreografisini ise Deniz Özaydın tarafından hazırlandı. İDOB Korosunun şefliğini Volkan Akkoç üstleniyor. Eserde rol alan isimler arasında Berk Dalkılıç, Hüseyin Likos, Alican Güçoğlu, Yücel Emre Kaynarsu, Yılmaz Berkay Günay, Arda Erkara, Aylin Ateş, Deniz Likos, Göktuğ Alpaşar, Burak Bilgili, Şebnem A. Kışlalı, Mine Kurtoğlu, Zafer Erdaş, Gökhan Ürben, Nesrin Gönüldağ, Asude Karayavuz, Kılıç Aslan, Uğur Etiler, Neslişah Pekin, Nursel Yazman, Ayşenur Haksoy, Burcu Soysev, Ayşegül Karkıner, Pınar Koç, Zeynep Halvaşi, Seda Taşpınar, Emre Güngör, Erdem Sakarya, Mualla Dedemen, Banu Ergün, Ahmet Baykara, Emre Parlar, Alper Saldıran yer alıyor.