Siyahın Sessizliği: Berra Kocaaslan’dan Bir Veda Marşı

Bazı şarkılar vardır ki daha ilk saniyelerinde sizi içeri çeker. Çünkü bir ses gelir, kelimelerden önce duygular konuşur. Giydim Siyahlarımı tam da böyle bir şarkı. Berra Kocaaslan, bu çalışmasında siyahı yalnızca bir renk olarak değil, bir hal, bir kabuk, bir duygu hâli olarak ele alıyor. Ve o siyahlığın içine öyle sessizce giriyor ki, dinleyici de farkında olmadan orada buluyor kendini.
Şarkı, sade ama vurucu bir piyano girişiyle açılıyor. Bu giriş, adeta bir içsel hazırlık çağrısı. Berra’nın sesi ise ne çığlık atıyor ne de fısıldıyor; ikisinin arasında, hafif kırık ama son derece kararlı bir tonda ilerliyor. Bu da şarkıyı bir “ağlaklık” tuzağına düşürmeden duygunun en rafine hâlinde tutuyor. Siyahın yasını tutmaktan çok, onu sahiplenmenin sesi gibi.
Sözler incelikli ve kişisel. “Giydim siyahlarımı” dizesi, bir matem ifadesinden çok bir karar, bir duruş gibi kullanılmış. Bu, bir aşkın sonrasına yakılan ağıttan öte, artık içsel bir kabullenişin cümlesi. Sözlerin kurduğu dünya dar ama etkili; dinleyeni büyük laflarla değil, küçük, tanıdık acılarla yakalıyor.
Berra Kocaaslan’ın vokali, şarkının orta kısmında hafifçe yükseliyor; bu, hikâyedeki en kırılgan anın geldiğini haber veriyor. Ama yine de o siyah sakinliğinden kopmuyor. Hüzünle başa çıkmak yerine onunla birlikte yaşamayı seçiyor. İşte bu tercih, şarkıyı derin kılan şey: bir vedadan ziyade, o vedanın içselleştirilişi.
Giydim Siyahlarımı, Berra Kocaaslan’ın müzikal çizgisinde olgun ve cesur bir durak. Dinleyene dramatik bir sahne sunmaktan çok, kendi içindeki sessizliğe bir pencere aralıyor. Siyah burada sadece kaybın değil, kabullenişin, arınmanın, yeniden başlamanın da rengi oluyor. Ve Berra, bunu sade ama etkileyici bir zarafetle anlatıyor.