Yol Yordam: Sessizliğin De Bazen Bir Rotası Vardır

Alican Gülle, müziğiyle yalnızlıkların haritasını çizmeye alışkın bir isim. “Yol Yordam” da bu haritanın en ince çizgilerinden biri gibi. Herkesin bir şekilde bildiği ama kimsenin tam olarak tarif edemediği o ruh hâlini, usulca ama doğrudan anlatıyor: Ne yapacağını bilemediğin bir sabah, nereye gideceğini unuttuğun bir akşam… Yani “yol”u da “yordam”ı da kaybettiğin yerdesin. Ve tam da o anda başlıyor şarkı.
Şarkının açılışındaki yalın akustik gitar, bir iç çekiş gibi başlıyor. Kelimeler daha gelmeden bile bir şeylerin eksik olduğu belli. Gülle’nin vokali ise ne oyuncu ne de mağdur; sadece anlatıcı. Ve bu tarafsız gibi görünen ses, aslında şarkının en güçlü duygusal silahı. Çünkü o kadar sade ki, insan ister istemez kendi iç sesini dinliyor gibi hissediyor.
“Yol Yordam”da çok fazla söz yok; ama olanlar yerli yerinde. Her kelime, yerine tam oturmuş gibi. “Kırık bir ritimle yürüdüm sana” derken, sadece bir sevdaya değil, hayata da bir sitem gizli. Şarkı bir aşk hikâyesiymiş gibi görünse de, aslında bir kimlik arayışının, bir hayal kırıklığının, bir içsel göçün müziği bu. Alican Gülle, sözlerinde bolca boşluk bırakıyor. Ama bu boşluklar eksiklik değil, dinleyenin kendi hikâyesini koyması için bilinçli alanlar.
Düzenleme, şarkının bu içe dönük yapısını destekleyecek şekilde kurgulanmış. Minimalist yapı bozulmuyor, hatta şarkı ilerledikçe daha da sadeleşiyor. Bu da dinleyiciyi şarkının dışına değil, içine çekiyor. Her dinleyişte farklı bir duyguyu yüzeye çıkarıyor; kimi zaman bir eski sevgili, kimi zaman ertelediğin bir karar geliyor aklına.
Alican Gülle “Yol Yordam” ile bir yol tarif etmiyor belki ama kaybolmanın bile bir anlamı olduğunu fısıldıyor kulağımıza. Ve bazen, bir şarkı sadece güzel olduğu için değil; sana suskunluklarını hatırlattığı için de kıymetlidir. Bu şarkı da tam olarak öyle: Sessizliğin rotasını çizen, kendini yüksek sesle anlatmayan ama içten içe seni çözmeye başlayan bir parça.