“Zamanı Durduran Bir Fısıltı” – Hiç Sorma – Canozan

Canozan, müzikal evrenini sessizlikle inşa eden nadir sanatçılardan biri. “Hiç Sorma” adlı parçası, bu sakinliğin içinden doğan bir çığlık gibi yükseliyor. Şarkı, ilk dinleyişte bile içimize bir yağmur gibi yağıyor: ince, huzurlu ama bir o kadar da serinletici. Sözleri öylesine sade ki, dinleyiciyi anlatma çabası içinde boğmuyor; aksine, anlamı hissettirmeye çabalıyor. Canozan’ın vokali, bir iç ses gibi yakından fısıldıyor kulağımıza: fazla yüksek değil, tam kararında.

“Hiç Sorma”, gitarın yalın akorlarıyla ilerliyor. Şarkının üretim sürecinde abartıdan uzak durulmuş, her nota sanki dikkatlice yerleştirilmiş gibi. Bu minimal yapı, Canozan’ın müziğinde çok iyi bildiğimiz o “yer açma” hissini de beraberinde getiriyor: müzik sana kendine yer açıyor, düşünmene, dalmana, bir anlığına bile olsa durmana izin veriyor. Belki de Canozan’ın yaptığı şey tam olarak bu — durdurmak. Zamanı, kalbi, aklı…

Sözlerde bir sorgulama değil, bir kabulleniş var. “Hiç sorma” demek, artık anlatmak istememek değil sadece; anlatmanın da faydasız olduğunu bilmek. Bu yüzden Canozan’ın bu şarkısı, bir itiraf değil, bir vazgeçiş şarkısı aslında. İnsanın kendine döndüğü, kabuğuna çekildiği bir anı temsil ediyor. Bu haliyle şarkı, bir yansıma gibi: duvarda bir gölge, suda bir titreşim.

Canozan’ın şarkılarında sıkça rastladığımız bir başka unsur da doğallık. “Hiç Sorma”da da bunu görüyoruz. Hiçbir şey zorlama değil. Ne müzik ne vokal ne de duygu. Hepsi olması gerektiği gibi. Ve belki de bu yüzden bu kadar etkileyici. Çünkü bazen müzik, sadece müzik değildir. Bazen müzik, birine “biliyorum” diyebilmenin başka bir yoludur.

Sonuç olarak “Hiç Sorma”, dinleyeni yakalayan değil, onunla birlikte yürüyen bir şarkı. Bu yönüyle Canozan, yine yapmayı başarmış: kalabalıkların gürültüsü içinde sessizliğin hakkını veren bir eser yaratmış. Bu şarkı, en çok da kendini anlatamayanlara, anlatmaktan yorulanlara iyi geliyor.